25 Mayıs 2016 Çarşamba

Alphan Manas Adlı Ruh Hastası Bir Ortağım Vardı 3

Bu yazı 17 Nisan 2012'de yazılmıştır (T.H.Ç. notu, 30 Kasım 2013)

Sene 1989’un 7 Temmuz’u. Bayram tatil için arkadaşım Tunç Kılınç ile Antalya Club Med’e gitmeye karar vermişiz. Tunç ısrar ediyor “abi, lütfen senin araba ile gidelim, gezeriz”. Kıramıyorum. 34 EMN 1958 plakalı spor arabamla sabahtan yola çıkıyoruz.
Bilecik’e geldiğimizde birer soğuk kola içip yola devam ediyoruz. Biraz ileride asfaltlama çalışması var. Bir süre bekledikten sonra bizi ziftli bir bölümden geçiriyorlar. Lastik boşlukları, ziftle dolmuş durumda. Yolumuza devam ediyoruz. On-onbeş dakika sonra sağ şeritte yoldan hızla bir kamyon çıkıyor. Frene basıyorum ancak araba kızak gibi sağa sola savruluyor, kontrol etmek mümkün değil. Karşıdan ise bir araba geliyor ancak yavaşlama, sağa çekmeye niyeti yok. Nitekim, iki araba çarpışıyoruz. Benim ve Tunç’un emniyet kemerlerimiz bağlı. Karşı tarafta hiç kimsenin emniyet kemerini bağlamadığını daha sonra öğreniyoruz. Ben şoka girmiş vaziyette yaralılara yardım etmeye çalışıyor yoldan geçen arabalarla onları hastaneye göndermeye çalışıyorum. Nihayet jandarma geldi. Zabıt tutuldu. Ölümlü kaza olduğu için beni nezarethaneye aldılar. Daha sonra ise bir süre cezaevinde tuttular.
Duruşma sonrası cezam paraya çevrildi. Karşı tarafta jandarma subayı olan yakınları duruşmaya müdahil olarak kararı temyiz ettirdi. Dava tekrar görüldü, tekrar para cezası verildi. Bir kez daha temyiz edildi, hakim yine para cezası verdi. Yine temyiz edildi. Ancak temyizler sonucu istedikleri kararın çıkmadığını görünce davaya bakan hakimin tayin olduğunu, yerine başka bir hakimin atandığını öğrendik. Avukatımın söylediğine göre duruşma üç dakikada sonuçlanmış. 8 yıl ceza verildi. O zamanki ceza infaz yasasına göre hesapladılar 16 ay 14 gün yatmam gerekiyordu. Avukatım kararı bana açıkladığında tarih 20 Kasım 1996 idi. Apar topar Paris’te katıldığım bir fuardan İstanbul’a döndüm ve karar onandığı için avukatlarım ile ne yapacağımıza karar verene kadar birkaç gün ortalıkta görünmedim. Daha sonra bu kararı hiçbir zaman içime sindiremedim ve herşeyi göze alarak işimin başına döndüm. 2000 yılında af çıkana kadar her gün işimin başındaydım. Teknoloji Holding’i 1998’de kurduk, onun dışında başka şirketler de kurduk. Şirketlerin tüm toplantılarına katıldım, icraatları bizzat ben yürüttüm. Teknoloji Holding kuruluşu için Çırağan’da davet verdik. Basına işimiz ile ilgili açıklamalar da yaptım..

Alphan Manas
Port Turkey
(iyi halt ettin :)  T.H.Ç. notu, 20 Aralık 2013)


Alphan efendinin yazısında belirttiği gibi, şirkette dolap, şirkete gelmeme tamamen uydurmadır. Kendisi devamlı dolap çevirdiğinden dolap sözcüğünü sever. O zamanın tanıkları eski çalışanlarımızdır.
Bakın Alphan efendinin söylediğine, “M. Güvenir TSK mensubu olmasına rağmen kendi adaleti yerine, Türk adaletine güvenmiş ve kararın soncunu beklemiştir…”
Çok üzülmüş paşamız, M. Güvenir’in kendi adaletini yerine getirip beni beylik tabancası ile vurmadığına.
Bu konular hassas konulardır. Bir insanın 23 yıl önce elinde olmadan yaptığı kazayı anlatıp bundan medet uman ruh hastası, zavallı birinin başına aynısı gelebilir. İlahi adalet burada da çalışır. Umarım olmaz.
Bir başka konu da, beyimizin prestijime bir zeval gelmesin diye benimle ilgili hiçbir konuyu anlatmadığı imiş. Üç yıldan beri yalan yanlış hakkımda yazılar yazıp karalayan başkası idi sanki. Yazmaya neden başladım zannediyor, yukarıdan bana vahiy mi geldi ki Alphan hakkındaki gerçekleri yazmaya başladım.
Konsolosluk konusunda da zaten bir sıkıntı yaşanmazdı. Fahri konsolos olurken MIT, polis araştırır, engel bir durum varsa bildirir ve fahri konsolos olamazsınız. Ancak taksirli suçlar bu kapsama girmez. Çünkü bilerek, isteyerek yapılmamıştır.
9 Nisan’da yazdığı yazıdan sonra kendisini telefonla, mail ile, sms ile uyardım dinlemedi ve daha önce söylediğim gibi suskunluğumu bozup yazmaya karar verdim.

Bu arada üç yıl yazdığı yalanlar nedeniyle tarafımdan da kendisine dava açılacaktır.

Dün akşam Beşiktaş – Galatasaray maçını evde izliyorum. Tanımadığım (530) 200 01 05 no’lu bir telefon, açtım. Telefondaki “ben Zamier Ahmed”.” Eee?”. “Beni tanıyor musunuz?”. “Hayır, ayrıca şu anda maç izliyorum, zamanı değil”. “Beni sonra bu telefondan arar mısınız?”. “Hayır, seninle konuşacak birşeyim yok”. “O zaman biz de yasal aksiyon alacağız”. “Ne haliniz varsa görün” deyip kapattım.
Alphan Manas ikinci yazımı okuyunca kudurmuş, yazımda belirttiğim ve “ne idüğü belirsiz Zamier Ahmed” dediğim kişiyi bana arattırıyor. Adam herhalde bana idüğünü anlatacak. Buradan sesleniyorum sana Zamier Ahmed Paşa, hakkındaki bilgileri Alphan’ın sitesinde yayınla da seni bir tanıyalım. Ülkemiz insanları bilsin, tanısın anlı şanlı Zamier Ahmed Paşa’mızı.
Saat 16:40 itibarı ile Alphan efendiden bir Noter tebligatı geldi. Bu tebligatta Alphan Manas noter ihtarnamesinin bir kısmında sanki şirketlerini satmak istercesine prezantasyon yapıyor. İlk kez karşılaştığımı bir durum, Noter prezantasyon.
Adamın herşeyi yalan. O kadar çok yalan var ki, sadece birinden bahsedeceğim. Akıllı olsa ispat edilemeyecek bir konuda yalan yazardı. Gönderilen SMS inkar edilir mi? Zaten mahkeme kararı ile Turkcell kayıtlarından da çıkacaktır. İşte o bölüm
Bundan sonra artık seninle mahkemede hesaplaşacağız Alphan efendi…

(Ekşi Sözlük'ten spincrus nickli yazarın entry'si... Daha sonra Ekşi Sözlük'ten silindi. T.H.Ç. 20 Aralık 2013)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder